12 Temmuz 2011 Salı

SULTAN PAPAGANI HAKKINDA HERŞEY

Sultan Papağanı (Nymphicus Hollandicus )

Tarihçe:
Sultanlar Avustralya kökenli bir tür olup kakadu familyasından gelmektedirler. Sultan ismi daha doğrusu Latincede söylenen asıl ismi olan Nymphicus Hollandicus nereden gelmektedir. Yunanca kökenli olan kelime "Nymphe" nin anlamı “gelin, genç kız” demektir. Nymphe Yunanlılarda “alt sınıf tanrısı” olmakla beraber, genelde Zeus’un kızı olarak ve zamanının çoğunu şarkılarla, danslarla eğlenerek geçirip, böylece uzun ömürlü ve daima genç kalan bir varlığı temsil ederdi.
Nympheler Yunan tanrılarına eşlik edip refah ve bolluk dağıtırken, bu aynı derecede oyuncu müzikal ve bereketli kuşların da, Nypheler’e eşlik ettiği söylenir. Odysseus'un, Calypso adlı Nmphe'yi ilk gördüğünde de, kafasının üstünde böyle kendisiyle uyum içinde, güzel bir kuş vardı. Belki de bu özellikler ve sorgucu (ibik) bu kuşları, baştan çıkarıcı bu Nymphlerin eşlikçisi yapandı. Bu ismin verilmesine sebep olandı.
Sanırız sultanlara ismini veren bilim adamı “Wagler” de bundan etkilenmişti. İsimdeki 2. eklenti kısmı olan "hollandicus" la ise anavatanı belirtiliyor. Çünkü diğer kontinentlerden ayrılan Avustralya’yı 1606 yılında ilk keşfedenlerden birisi, bir Hollandalı olan Willem Jansz'tı. O, bugünkü Avustralya'ya o zaman “Yeni Hollanda” adını vermişti.
Ancak 1788 yılında sultanlar “Gmellin” sayesinde bilimsel isimlerine, yani “Psittacus Novaehollandiae” sahip oldular. 1792 de ise “Kerr” bu türe “Psittacus Hollandicus” adını verdikten sonra ”Wagler” buna ek olarak 1832 de “Nymphicus Hollandicus” tanımını yaptı.
O zaman tek renkleri vardı: gri dişiler ve gri kafası, sarı ve yanaklarında koyu kırmızı lekeleri olan erkekleri...
19 y.y. ortalarında Avustralya ya Avrupa tarafından göçler başladığında, ilk sultanlar da deniz yoluyla Avrupa'ya getirilmeye başlandı. Yabani yakalanmış olmalarına rağmen çok hızlı biçimde iklime uyum sağlayıp üremeye de başladılar. Avustralya’nın çok değişken bir iklimi olduğunu düşünürsek,(gece/gündüz arasında 40 C'ye varan ısı değişimleri olmakta), bekli de bu üretimlerinde Avrupa'da olan daha sabit ısı düzeylerine uyumu kolaylaştırmıştır diyebiliriz.
Bilim adamları uzun yıllar sultanları hangi gruba koyacakları konusunda kendi aralarında ayrıma düşmüşlerdir. Cacatuidae mi yoksa Platiceridae mı sorusu uzun süre kafaları meşgul etmiştir. Çünkü sultanlar her iki gruba da ait özellikleri göstermekteydiler.
Şimdilerde ise, sultanlar artık sadece tek bir cins kakadu familyasına bağlı olan kendilerine ait bir alt sınıfta değerlendirilmektedirler. G.A.Smith (The Encyclopedia of Cockatiels) sultanları, eskiden bakiye kalan ve kakadularla papağanlar arasında köprüyü oluşturan bir tür olarak görmektedir.

Düzenleme:
Psittaciformes (papağanlar)
Familyası (sınıfı) : Cacatuide (kakadular)
Altfamilya (sınıfı) : Nymphicinae (sultanlar)
Cins: Nymphicus
Boy: 28–34 cm
Ağırlık: yaklaşık 90 Gram


Cinsiyet ayrımı:

En büyük ve duyumsal olarak da algılanabilecek cinsiyet farkı ötüşlerinden anlaşılandır. Çünkü erkek dişiyi çiftleşmeye (kızıştırmak için) ikna etmek amaçlı değişik, alçak ve yüksek volümlerde sesler çıkarabilmekte bazen de, ses dizeleri halinde ötebilmektedir. Zaten tek beslenen sultanlarda tüy yolma sorunu yanı sıra böyle agresif yüksek ötüşlerin olması da bundan dolayıdır. Gerçi sürü içinde böyle ötüşler günlük planlarında da vardır. Dişiler daha sesiz olurlar. Arada sırada hafif ötüşler dışında fazla gürültülü değillerdir.

Erkek ve dişiyi renklerinden ayırt etmek ise aslında daha çok doğal renginde (yani melez olmayanlarda) mümkün olur. Bunlarda renklerin netliği ve güzelliği çok daha belirgin olmaktadır.

Yalnız sonuç olarak tekrar belirtmeliyiz ki, erkek mi yoksa dişi mi kavramı yerine kesinlikle çift olarak beslemek kavramı olmalıdır. Çift beslendiklerinde de sorunsuz evcilleşeceklerdir ve tek beslemeden oluşan tüy yolma ve aşırı agresif bağırma gibi ve benzeri oluşan davranış bozuklukları da yaşanmayacaktır.

Yaklaşık 9 aylık olduklarında cinsiyetlerini belirlemek mümkün oluyor. Erkek kızıştırma tavırlarına yaklaşık 6. ayında başlar. Hafif sarkık ayrık duran kanatlarla daldan dala konarak ve değişik tonlarda öterek dolaşır. Yerde ise hafif zıplama benzeri hareketlerde bulunarak gezinir. Eğer bu arada bir dişiye rastlarsa tam kulağının dibinde öterek onu etkilemeye çalıştığını görürsünüz.

Tüylerde ise cinsiyet en sağlıklısı 6–9 aylıkken ilk tüy değişiminden sonra anlaşılabilir. Fakat bu da daha çok fazla melezleştirilmemiş renklerde mümkün olan bir durumdur. Burada belirleyici olan kafa kısmında ki renkler ve kuyruk altında ve en uzun olan kuyruk tüyü kısmında bulunana enine çizgilerdir. Bu çizgiler erkeklerde olmaz dişilerde görülür.
Erkeklerin yukardan bakıldığında daha enli dişilerin ise daha yuvarlak bir kafa şekilleri vardır.

Natürel renkler en kolay tanımlanabilenlerdir. Erkekte kafa rengi sarı ve yanakta kuvvetli kırmızı nokta olur. Dişide ise kafa rengi gri ve yanakta soluk bir kırmızı leke olur.

Beyaz kafa; aynen ismi gibi beyaz olandır ve yanakta benek yoktur. Burada da dişinin kafa rengi gridir yanakta benek yoktur.

Diğer tüm renklerde ise ya DNA testi ya da tavır ve davranışlara bakarak cinsiyet ayrımı mümkün olacaktır. Benekli olanlarda ise dişiler ilk tüy değişiminden sonra beneklerini kaybeder oysa erkeklerde tüylerdeki benekler kalır.

Yaşam alanları – Genel davranışlar:

Sultanlar sürü halinde yaşayan türlerdendir. Bu sürüler o kadar büyüktür ki, gökyüzünü karatacak kadar geniş alan kaplarlar. Tohumla beslenen türler olduklarından, yiyecek arayışı içinde genelde sürü halinde yaşamak tipik bir davranış bicimidir. Sultanlarda bu şekilde Avustralya’nın yeşil alanlarında yiyeceklerini ararlar.

Yiyeceğin bol olduğu bir yerde sürü yumurtlamak amaçlı geçici konaklar. Sultanlar en iyi yumurtlama yeri için kesintisiz kavga halindedirler. Kavgayı en iyi uyku köşesini kapmak içinde yaparlar. Yalnız şu bir gerçek ki, açık alanda yapılan kavgalar kafes veya salmalarda olduğundan çok daha sakin geçiyor ki bu tür yerlerde sadece eş arayışı bile çok sert gaga darbeleriyle yapılan kavgaların çıkmasına sebep oluyor. Geniş sürülerde sayının fazla olmasından dolayı sağlıklı bir hiyerarşi oluşması imkânsız olduğu için böyle baskın çıkmalarda oluşmamaktadır.

Sultanlar kendi aralarında hafif dostluklar da kurarlar Hem cinsleriyle tipik davranış biçimleri sergilerler. Örneğin kafa kaşıma, öpüşme, sokulma vb gibi. Diğer erkeklerle yapılan bu davranış değiş tokuşu, onlara hem örnek almaları açısından, hem de çiftleşmelerinde gerekli olan tohum bezelerinin aktifleşmesi açısından önemlidir.
Sultanlar çok sosyal hayvanlardır ve mutlu olabilmeleri için mutlaka türdeşlerinin varlığına ihtiyaç duyarlar.

Genelde sultanlar monogam (tek eşli) canlılardır.

Sultanların Avustralya’nın geniş alanlarından oluşan doğal ortamları çok zorludur. Yaşam ortamları yarı çöller, stepler, çalılıklardan ve açık okalüptüs ormalarından oluşur. Yağmur zamanlarında buralar onlara yumurtlamak için oyuklar sunarlar.

Yağmur zamanlarına denk gelen yumurtlama süresi dışında sultanlar, tam bir göçebe hayatı yaşarlar. Çünkü yaşadıkları iklim dolayısıyla yiyecek kısıtlı olduğundan, kısaca sürekli yemeğinin peşinde koşarak zamanlarını geçirirler.

Sulak bölgelerde kısıtlı olduğu için genellikle bu tür yerlerde konumlanırlar. Bu bölgelerin su oranı daha yoğun olduğundan sabah ve akşamları ziyaret ederler. Gündüz yoğun sıcaktan dolayı yarı kuruyan su birikintileri, gece düşen ısı ve sabaha karşı oluşan çiğ ve nem sayesinde daha çok olmaktadır. Bu nedenle, aslında ihtiyaçları kalmamış olsa bile, ev ortamında beslediğimiz kuşlar genelde sabah ve akşamları yemek yerler.

Yemekleri sürü halinde yenir. Koloni şeklinde yaşam tarzı gereği bu durum sosyal konumu güçlendirdiği gibi, çiftleşmek için gerekli ortamı da sağlar. Böylelikle en iyi gıda iklim değişmeden bolca alınmış olur. Kalabalık olmalarının bir yararı da, düşmanlardan daha rahat korunmalarını sağlamaktadır

Bunlara ek olarak beraber yemek yemenin bir faydası da, bulundukları kurak ve tehlikeli iklimde hayatta kalmalarını ve nesillerini devam ettirebilmelerini kolaylaştırmasıdır.

Evlerinde kalabalık sultan besleyenlerin çoğu zaman gözlemleyebileceği bir durumda, biri daima çevreyi kolaçan ederek önden su ve yemliğe gider ve diğerleri onu takip eder. Bir tanesi ürküp kaçmaya/uçmaya başladığı anda diğerleri de hemen onu izler – tehlike geliyor anlamında – ve tüm sürü tekrar birleşip bir yerde toplanana kadarda uçarlar.

Esaretteki kuşun harekete ihtiyacı vardır.

Yem ve su kapları, uçarak (veya en azından tırmanarak) ulaşabileceği bir yere konmalıdır. Burnunun dibinde duran ve sürekli dolu olan yem ve su kapları esarette ki kuşlara doğal ortamda ki hareketi maalesef sunmamaktadır.


Sürü davranışı, eşleşme ve sosyal bağlar:

Tipik davranışlar genelde tehlike anlarında gözlemlenir. Bir tanesi aniden havalandığında diğerleri de kaçınılmaz bir şekilde onu takip ederler. Biri bağırmaya/ötmeye başladığında, diğerlerinin algıladığı bu tiz ses ve arayış çağrısı sonucunda, onlarda aynı davranışı anında tekrarlarlar. Sürü sabah uyanır uyanmaz tiz seslerle birbirlerine seslenmeye başlarlar “herkes hala burada mı” “ ben buradayım” ve gün akışında olan haberleri aktarırlar. Beraberce yeni doğan günü selamlar ve yiyecek arayışı için toplanmaya çağırırlar. Akşam aynı ritual devam eder ve gece konaklama çağrıları yapılır.

Bir kuşun havalanması potansiyel tehlike işareti olarak algılandığından, diğerleri de hemen ona uyarak sürünün kalabalık korunmasına sığınarak uçarlar. Evinde 4 veya daha fazla sultan besleyen bunu gözlemleme şansına sahiptir. Ama 2 tanede bile, bu davranış çoğu zaman bariz göze çarpar. Zaten kesin bir yönetim biçimi olamasa bile gözlemlenen şudur ki, bir kuş daima başı çeker, birbirleriyle iyi geçinen sultanlarda olduğu gibi (dikkat ederseniz fark edersiniz ki her şeyi daima birlikte yaparlar)... Sürüde bir sultan temizleniyorsa diğerleri de temizlenmeye başlar.

Kavga etmek ve birbirini kızdırmak onların doğal sosyal yaşamının bir parçasıdır. Birbirlerinin peşinde hoplayıp dururlar. Birinin oturduğu yerde diğeri e oturmak ister. Bu davranış biçimi daima ve süreklidir. Bu nedenle aralarında genelde ufak zararsız kavgalar çıkar . Bazen birinin kuyruğu ulaşım alanındaysa çekilir ya da en sevilen ısırma yeri olan ayaklara saldırılır. Bu ayak ısırma davranışını dişiler, erkeklerin dikkatini çekmek için de yaparlar. Bu kızdırma aslında genelde göründüğünden daha zararsız ve acı vericidir.

Kaşıma:

Sultanlarda en sevilen davranıştır.

Yalnız bu sadece çiftleşme işareti olarak algılanmamalı yani bu daima karşı eş arayışı davranışı değildir. Aksine erkekler de birbirini kaşımayı severler. Bu davranışta genelde kafa aşağıya eğik olur ve bir diğeri gagasıyla kafa ve yüzü kaşır.

Öpüşmek:

Karşılıklı olarak gagaların birbirlerine sürtünmesidir. İnsan gözüyle bakıldığında aynen öpüşmeye benzeyen bu işlem, esnasında çiftler birbirine bıcır bıcır zarif dokunuşlarla ve seslerle bir şeyler anlatıyor gibidirler. Bu durum, tabir yerindeyse kızışma işaretidir.

Karşılıklı yem yedirmek:

Bu da sık rastlana bir davranış biçimidir. Yenmiş olan yem püre şeklinde kursaktan geri gelir ve eşin gagasından ağzına kusulur. Yanlız bu şekilde erkek-erkek, dişi-dişi ve erkek-dişi de birbirini yemler. Aslında bu davranış biçimi genç yavru kuşların beslenmesi için yapılır.
Muhabbetlere kıyasla sultanlarda eşler, beraber kuluçkaya yatar ve yavruları beraber beslerler. Çoğu zaman eşleşme ile ilgisi olmayan uzun süren bağlar oluşur ebeveynler ve çocuklar ve/veya kardeşler arasında. Bunları ayırmak bu durumda imkânsız olur. Böyle durumlarda da karşılıklı yemlemek gözlemlenir.

Kızışmak kavramından anlaşılan şudur ki; erkek kuşun dişi kuşa kur yapması. Böyle zamanlarda erkek kuşkanatları aşağı sarkmış ve değişik tonda sesler (ötüşler) çıkararak dişi kuşun etrafında mağruru bir edayla tur atar. Erkek kuş tipik kur yapma tavırlarına 4–6 aylıkken başlar.

Ağaçkakan gibi gagasıyla sert zeminlere vurmak:

Ve buna ek olarak ta yerde bir adım öne zıplar. Eğer bir dişiye rastlarsa onu tam kulağının dibinde yüksek tonda bir ötüşle etkilemeye çalışır.

Dişiler daha nadir ve daha az değişik tonlarda öterler. Eğer bir dişi erkeği kabul etmişse yere çöker gibi iyice yapışır ve kendini iyice düzleştirerek erkeğe kabul ediyorum sinyali verir. Sessizce ötüşmeler başlar ve daha yüksek olan tonlarda ötüşlerle erkek gaza getirilir. Dişi erkeğin üstüne doğru koşarak, onu iterek ve kendisini yere yapıştırarak erkeği kızıştırır. Bazen de erkeğin davranış biçimini taklit eder. Kızışmada birde gaglaşmak (öpüşmek) ve yemlemek yapılır. Çiftleşme aşaması aynı zamanda 3lü aşamada deniyor bu nedenle her zaman bu 3 davranış olarak uygulanmaya da biliyor çünkü erkek kuşlar genelde sıkça bu davranışları yapıyorlar. O anda dişinin yumurtlama hazır olup olmaması da çok önemli olmuyor. Bu şekilde diğer dişilere kendilerini gösteriyor ve sürüdeki en iyi erkeğin kendileri olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.

Uyumak, şekerleme yapmak (uyuklamak):

Sultanlar gün içinde de kısa süreli uyur veya uyuklarlar.

Uyurken kafalarını geriye kanatlarının arasına sokarlar ve bir ayaklarını görünmeyecek şekilde tamamen yukarıya çekerler. Uyuklarken daha çok tüylerini kabartırlar ve gözler yarı açık veya kapalı olarak duru bazı kuşlar kanatlarını hafifçe aşağıda sarkıtırlar. Çoğu zaman hafifçe kendilerince sesler çıkarır veya gagalarını (alt ve üst gagayı) birbirine sürterek durular. Bazen de uyuyan sultanlar kafalarını bir dala veya duvara yaslayabilirler.

Gagayı birbirine sürtmek:

Üst ve alt gaga birbirine sürtülür hafif bir gıcırtı çıkar bu arada bu rahat olmanın keyfinin yerinde olduğunun ve dinlenmede olduğunun ifadesidir.

Temizlenmek, tüy bakımı:

Sultanlar zamanlarının çoğunu tüy bakımı yaparak geçirirler. Çünkü kaçış başarıları sağlıklı bir tüy bakımına bağlıdır. Kuyruk sokumlarında bulunan ve kuyruk sokumu bezesi denilen bir bezeden aldıkları yağlı maddeyi, gagsını sürter ve aldığı bu maddeyi tüm tüylerine dağıtır. Böylece bu tüyler güneş ve yağmura karşı mükemmel bir koruma sağlar.

Ama bazen de kuşlar tedirgin edici hoşa gitmeyen ortam ve/veya durum karşısında da tüyleriyle uğraşırlar. Böylece bu durumu görmemezlikten gelmeye çalışırlar. Bu görmemezlikten gelme davranışı ile özel durumlarını potansiyel düşmandan ve kızışmış bir eşten saklamış olurlar.

Kemirme:

Sultanlar tam kemirgen hayvanlardır. Bunun için çok uygun olan gagalarıyla buldukları her şeyi kemirmekten büyük keyif alırlar. Onların bu güdüsünden hiçbir şey korunma altında değildir, duvarlar, duvar kâğıtları, kitaplar, perdeler, çerçeveler vb ya bu durumu hoşgörüyle karşılar ve onlara zarar verebilecek zehirli olabilecek veya önemli evraklarınızı ortadan kaldırırsınız.

Taze dallar, kraker, ağaçkabuğu, şişe mantarı vb gibi ikramlar esaret altında olan sultanlara bu güdülerini yaşama imkânı vereceğinden bunlar vermek çok önemlidir. Aynı zamanda bu sayede sağlıklı ve yaşamı için gerekli besleyici maddeleri de almış olurlar.

Oyun:

Sultanlar çok oyuncudurlar ve zillerle, topla, salıncak veya benzeri oyuncaklarla oynamaya bayılırlar. Doğal olan oyuncaklardan aldıkları keyif çok daha büyük olduğundan dallardan, iplerden ve işlenmemiş tahtalardan yapılan oyuncaklar onlar için çok uygun ve mutluluk verici olacaktır.


Sultanlar ve Muhabbetler:

Bu iki tür aslında bir arada beslenerek barındırılabilir. Fakat şu da bir gerçektir ki, muhabbetler sultanlara kıyasla daha hareketli sevecen kuşlardır. Bu da ortamı huzursuz etmelerine sebep olur. En zor olan da eğer aynı ortamda üretiliyorlarsa ortaya çıkar. Çünkü muhabbetler kendi yumurtlama ve sultanların yumurtlama evrelerinde agresif olacaklardır.
Bir sultan ve muhabbet tekil olarak bir arada asla beslenmemelidir!

Almadan önce bilinmesi gerekenler –sorulacak sorular-:


*Alerji veya benzeri durumlar – evde yaşayanlarda alerji veya benzeri bir durum var mı?

Kuşlar ufak tüyler dökerler ve bu da alerjik reaksiyonlar ve solunduğunda problem yaratabileceğinden özellikle yatılan odada beslenmeleri kesinlikle sakıncalıdır.

Bir pet bir eşya olarak görülmemelidir
Bir köşeye atılmamalıdır
Ve keyfine göre davranıp geri vermek

Şimdi asıl konumuz sultanlar olduğundan onlara ilgili gereken kısımlar cevaplayalım ki sultanlar sosyal yaşam şekli olarak papağanlara çok yakın olan bir tür olduğundan onlarda dikkat edilmesi gereken bir hayli durum vardır:

Pelüş oyuncak versiyonu bir pet alacağım!

O zaman sultan almayın sultanlar bir kuş türüdür yani pelüş oyuncak değildir özellikle çocuklar için uygun değildirler çünkü sultanlar sıkıştırılıp sıkılmaz.

Daima çift olarak bakılmalıdırlar. İnsan kesinlikle ona bir eş olamaz –kendi türdeşinin yerine geçemez- her ne kadar yapısı gereği uysalda dursa alırken çift olarak almanız gerektiğini hesaplayın.
Geniş yeriniz olmalıdır bu ne demek demeyin!

Bunlar kafes kuşları değildir çünkü gerçi kim ufak bir duşa kabın boyutunda bir yerin oturma odasında işgal edilmesinden memnun olur ki ama eğer onlara oda içinde bir salma yapamıyorsanız o zaman mutlaka (ki hayvanları koruma yasasına göre de bu şarttır) içinde bulundukları kafes -2 sultan için – 100cmx50x100 ölçülerinde olmalı fakat böylede olsa günlük düzenli açıkta kalıp uçmaları da gerekecektir.

Yani yer lazım köşe değil! Sultanlar pisletirler yerken yemek saçarlar etraflarına, temizlenirken uçarken tüy dökerler ufak veya büyük bunlarda oda da uçuşacak odayı pisletecektir. Birde doğal yapılarından kaynaklanan beyaz tozları vardır onlarda oda da bol miktarda olacaktır. Uçarken etrafa tuvaletlerini yapacaklardır yani tuvalet eğitimi diye bir şey mümkün değildir. Almadan önce bunla yaşayabilir miyim demelisiniz kendinize!

Evde kendileri yemek ve içecek alamayacaklarından!
Daima temiz su ve yem vermelisiniz
Vitamin ve mineral takviyesi yapmalısınız.
Tatilde iseniz 1–2 gün idare edecek miktarı tedarik etmelisiniz 1 günlük geziler sorun olmaz sultanlarda.
Temizlik ve hijyen de önemli bir konudur sultanlar için:

Kafes/salma altı daima temizlenmeli ve mümkünse kuş kumu konmalıdır (yoksa talaş, kuş toprağı deniz kumu, çim samanı da olabilir). Bu daima değiştirilmeli ki bakteri oluşumu engellensin diye. Tünekler de sık aralıklarla sıcak suyla yıkanmalı yem kapları daima temiz tutulmalı ve artık yemler günde 2 kere atılmalıdır.

Sultanlar oyalanmayı değişikliği severler o yüzden buna zaman ayırmalı sizin olmadığınız zamanlarda meşguliyet olacak ağaç tünek dallar veya oyuncakları olmalıdır.

Sultanlar çok zekidir fakat kendilerine kural koyulmasını sevmezler. Genel olarak konuşmayacaklardır fakat tek tük kelime öğretme şansınız var fakat buda epeyi bir uğraş ve zaman alır. Ehlileştirmek konusunda eğer elinizden yem yemeye ve hemen uçup kaçmıyorsa o zaman epeyi bir yol kat etmişsiniz demektir. Çünkü genelde en çok başarılan parmağa konmasını sağlamak oluyor.
Demek oluyor ki sultanlar egonuzu tatmin etmeye yaramazlar!

Sultanlar ötüşü güzel (kanarya gibi) kuşlar değildir daha çok bağıran ve gürültücü bir türdür ve komut üzerine de susmazlar.

Bunları sürekli izlemek gözlemek lazım ki en ufak bir değişimi fark edip sağlıklarını kontrol edebilin bunlar hastada olabilecek bir türdür böylece veterinere gitmek gerekir buda masraf oluşturur yani masrafı da olan bir türdür.

Bir sultan iyi hallerde 20 sene yaşayacaktır bunu asla unutma alırken.

Yukarıda sayılan tüm maddeler bir sultan için yapılması gerekenlerdir o yüzden iyice düşünün.

Evdeki ilk gün:

Uygun şartları – ortamı – hazırlamışsak eğer şimdi iş aldığımız sultanın bize alışmasını beklemeye gelmektedir. Onlara bunun için sakinlik ve zaman vermemiz lazım. Çünkü onun için her şey çok yeni ve üstüne birde gözüne büyük gelen insan tehlikeli gözükmekte.

Bu görünmez olacağız anl***** gelmemeli tabi ki. Salma veya kafese 1–2 metrelik mesafe kalacak şekilde sakince (dikkatli) yaklaşmalıyız. Kafes sizin ona tepeden bakacağınız veya size tepeden bakacağı bir şekilde değil de göz hizasında monte edilmeli (konulmalı). Sakin ve sevecen bir ses tonuyla konuşmalıyız sultanımızla. Bağırmak veya abartılı yüksek volümde konuşmak kesinlikle yanlış nitekim sultanın etkilenip kaçacak alanı yok.

Sultanlar kesinlikle günlük yaşam alanında bulundurulmalıdır. Çünkü böylelikle nerede olduklarını ve bu aileye – ortama – kimlerin dâhil olduğunu daha çabuk kavrayacaklardır. İlk etapta çocukları uzak tutmakta fayda var çünkü bunlar bilinçsiz olduğundan kafesin üstüne vurabilirler ve buda sultanlarda şok etkisi yapabilir.

Günlük yem ve su tazele işlemi mümkünse ilk zamanlar hep aynı kişi tarafından yapılmalı ve hatta bu kişi hep aynı renkte (veya aynı) kıyafetleri giymeli böylece şahsı tanımaları ve her seferinde yadırgamamaları sağlanmış olacaktır.

Bir süre ortamı tanıyıp alıştıktan sonra, oda içinde serbest bırakabilirsiniz.


Serbest bırakıldıklarında dikkat edilecek hususlar:

*camlar kapalı olmalı
*zehirli olabilme ihtimaline karşı oda bitkileri (salon çiçekleri) çıkarılmalı
*ortada varsa kablo veya benzeri şeyler kapatılmalı.
*perdeler (takılma ihtimali için) düzeltilmeli.
*dolap arkaları boşluklar kontrol edilmeli.
*çekmeceler kapatılmış olmalı
*kutu vb şeyler kapatılmış olmalı
*kül tablaları kaldırılmalı
*varsa sinek veya benzeri hayvan tuzakları kaldırılmalı
*banyo tuvalet kapıları kapatılmalı – klozetler tehlikelidir çünkü.
*geniş cam alanlara mutlaka uyarıcı yapışkan konulmalı ki uçarken bunlara çarpmaları önlenmiş olsun.
*kafese geri dönmeleri açısından dışarıda ulaşabilecekleri bir yere yem konulmamalı.


Çoğul beslendiklerinde bile sultanları ele alıştırmak ehlileştirmek gayet mümkündür. Önemli olan kuşun güvenini kazanabilmektir çünkü böylece acil durumlarda hastalıklarda veya davranış bozukluklarında müdahale imkânı olabilecektir. En iyi alıştırmada sevilen bir yem vb ikram etmek olacaktır. Ufak parçalı ikramlar ele alışmayı daima kolaylaştırır böylece kuş elin kötü olmadığını kavrar..

Yem kavramı:

Öncelikle minareler ve öğütücüler:

Sultanların kaslı bir mideleri vardır bu nedenle de yediklerini öğütebilmek için mineral öğütücülere/taşlara ihtiyaç duyarlar. Bizlerin anlayacağı kavramda mide asitleri yoktur. Mide bir sıvı salgılar ve bu sıvı salgılandıktan donarak bir sürtünme alanı oluşturur bunla beraber mineral taşları ile yem öğütülmüş olur. Bu yüzden mutlaka minareler, deniz kabukları mürekkepbalığı kemiği gibi şeyler yeme karışık veya ayrı olarak verilmelidir.

Günlük yem (karışım yem) ne demek:

Tek tip denen yem piyasada satılan veya kendiniz karışım olarak hazırladığı karma yemdir. Ve sultanlara her gün verildiğinde yeterli olandır

Ek besin ne demektir:

Bu değişiklik olsun diye verilen yiyecekler anl***** gelmektedir. Tek verilen tohumlar, dal darı yanı sıra karışım olanlarda vardır.


Yem eklentisi ne demektir:

Bu kelimeden de anlaşılacağı gibi yeme eklenen türlerdir. Yani suya eklenmesi gereken vitaminler, yapılandırıcı geliştirici ürünler ve çimlendirilmiş tohumlar.

Yalnız unutmamamız gereken önemli noktada günlük düzenli verilmesi gereken taze yeşil sebze ve meyvelerdir.

Çerezler:

Piyasada değişik çeşitlerde çerezler bulmak mümkün faka biz bunları içerik olarak verilen meyve ve tohum oranları düşük ve sağlamlaştırmak için kullanılan şeker oranı yüksek olduğundan önermiyoruz.

Bu tür çerezleri çubuk veya krokan şeklinde kendinizin evde yapması ve böylece içeriği sağlıklı bir şekilde ayarlaması gayet mümkün

Bu tür çerez sunmak gereklidir sultanlara çünkü böylece yemi yemek için uğraşırı ve bu uğraş esnasında hem eğlenir hem de hareket halinde olur birde bunun yemini diğerlerine karşı müdafaa et duygusu açısından da önemi büyüktür.

Yalnız dediğimiz gibi bunlar ara sıra verilen yemler gurubundadır.

Su/içme suyu:

Su günlük taze olarak verilmelidir. Ve verilen kaplar kolay temizlenen cinsten -cilalanmış seramik, porselen veya çelik kaplar olabilir – olmalıdır. Yem içine karıştırılması dışında verilmesi gereken vitamin, güçlendirici, minareler vb suya da katılabilir hem böylece gün içinde eşit oranda alımları da sağlanmış olacaktır.

Banyo:

Sultanlar banyo yapmayı çok severler bu nedenle de bu imkân onlara sıkça verilmelidir. Bunun için piyasada satılan hazır banyolukları kullanabilir, evde olan uygun bir kaptan faydalanabilirsiniz. Ayrıca satılan sprey aletlerinden de bu işlem için faydalanmak mümkün, spreyle gözlerine ve kulaklarına dikkat ederek (yağmur yağar gibi) sultanınızı her gün veya haftada en az 2 kere düzenli spreyleyebilirsiniz. Banyo suyu olarak ılık duru su kullanılmalı sadece ve banyo sonrasında da kuş kendi halinde kuruyabileceği mümkünse şayet güneş alan bir köşeye konmalı. Özellikle banyo saatleri öğlen ortamı sıcak/ılık olduğu zamanlarda yaptırılmalı ki kuş ıslak kalıp hastalanmasın ve kurusun. Kış aylarında havaların daha soğuk olduğu zamanlarda ise banyo yaptırmadan önce oda ısısı mutlaka kontrol edilmeli ve kuşun kuruyabileceği üşütüp hasta olamayacağı bir şekilde ayarlanmalıdır.

CENNET PAPAGANI HAKKINDA HERŞEY

Erkek ; Dişi FarkıErkek ve dişi farkı Abyssinian Lovebird dışında görünüşte ayırt edilemeyecek gibidir. Cinsiyetin kesin olarak belirlenmesi DNA testiyle belli olmaktadır. Ancak dişilerin kuyrukları yelpaze gibi açık şekilde, erkeklerinki ise daha düzgün ve uca doğru sivrilir şekildedir. Ayrıca dişi kuşlar tünekte veya ağaç dalında tünemiş durumdayken ayaklarını erkek cennet papağanından daha ayrık tutar.

Bakım
Oldukça meraklı, sosyal ve gürültücü, uçucu kuşlardır. Günün her saatinde seslerini duymak mümkündür ancak özellikle sabah saatlerinde bu sesler daha da fazladır.

Çok aktif papağanlardır, her daim hareketlidirler. Kafeslerinden çıkarıldıklarında dikkatle takip edilmeleri gerekir çünkü kemirmeyi ve çiğnemeyi severler. Mobilyaları, duvarları, elektrik kablolarını kemirebilirler. Dikkatli olmak gerekir.

Zaman zaman agresif tavırlar sergileyebilirler. Bunun nedeninin çok küçük papağan türleri olmalarına rağmen doğal yaşam alanlarında diğer kuşlarla ve daha büyük papağan cinsleriyle yaptıkları yer veya yiyecek kavgalarını evde de size karşı sürdürüyor olabileceğini savunan bir tez öne sürülmüştür. Bu yiyecek ve yer kavgalarını kazanan tarafın da çoğu zaman cennet papağanları olduğu bilgisini ek olarak vermek isteriz.

Uçucu bir tür oldukları için kafes boyutları kanatlarını açtıkları zaman rahatça hareket edebileceği büyüklükte ve içinde küçük uçuşlar yapmasına olanak verecek derinlikte, köşeli formlarda olmalıdır. Günlük olarak mutlaka birkaç saat kafes dışında olması ve uçarak kanat egzersizleri yapması gerekir. Kanat ayarı bu tür için gerekli değildir, uçamamak cennet papağanının depresyona girmesine sebebiyet verecektir. Cennet papağanınıza kanat ayarı yaptırmayınız. Tüneklerinin ağaç dallarından (Narenciye ağaçları, Dişbudak Ağacı, Manolya, Karaağaç, Okaliptüs, Avustralya Çamı, Dut ağacı) ve farklı kalınlıklarda olması gaga ve tırnaklarını törpüleyip sabit uzunlukta kalması için faydalıdır. (Gagaları oldukça güçlüdür ve tırmanma, yer değiştirme, tohumları kırma gibi hayati işlemlerde gagayı kullandığı için gaga bakımını yapabilmesi hayati önemdedir.)



Doğalarında oldukça geniş gruplar halinde yaşadıkları için genellikle eş olarak beslenmeleri tavsiye edilmektedir. Cennetler çift olduklarında onları evcilleştirmek çok zor birşeydir, çünkü çiftler kendi aralarında anlaşarak hareket ettikleri için size ne kadar ilgilenirseniz ilginin alışmaları çok güçtür, çünkü eş olmuşlardır ve onlar için amaç bir şeyler öğrenmek değil çiftleşmek ve üremektir. Tek olarak alınacaksa mutlaka yakından ilgi ve sevgi gösterilmelidir.

Evcilleştirilmeleri oldukça güçtür, güvenleri zor kazanılır. Ancak tek başına beslenecekse sabır ilk şarttır. Ayrıca erişkin bir cennetin evcilleştirilmesi neredeyse imkansızdır denilebilir. Evcilleştirmek için 50-70 günlük yavrular idealdir. Bunun için iki erişkin cenneti çiftleştirip alınan yavruların evcilleştirilmesi en akla yatkın yoldur. Bir cennetin güvenini kazanana kadar onun izin verdiği bir uzaklıkta kalarak onunla konuşmalı, sevdiği bir yiyeceği (mesela yeşilbiber) ikram etmeli, sıkılmasını önlemek adına ses çıkaran ve renkli oyuncaklarla ilgisini çekmeyi denemelisiniz.

Konuşma özellikleri yok denecek kadar azdır. Konuşsa bile birkaç kelimeden fazla bir şey beklememek gerekir.

Ayrıca diğer tüm türlerde olduğu gibi her gün suyunu, yemlerini ve gerekirse kafesin altını değiştirmek, haftada bir tünekleri, yemlikleri, kafesindeki aksesuar ve oyuncakları ılık sabunlu suyla yıkamak sağlıklı bir cennet papağanı için gereklidir.

Cennet papağanları banyo yapmaktan çok hoşlanırlar. Kafeslerinde özellikle yaz aylarında sürekli bir banyoluk bulunması yararlı olacaktır. Eğer cennet papağanınızı siz su püskürterek yıkayacaksanız dikkat edilmesi gereken nokta burnunun ve kulaklarının ıslanmasını ve kuşun ıslakken uyumasını önlemektir.

Beslenme
Doğalarında aynı muhabbet kuşları gibi, çiçek ve bitki tohumları, ayçiceği tohumu (bildiğimiz tuzsuz çekirdek) yeşil yapraklı sebzeler, meyveler ile beslenmektedirler. Hazır yem olarak muhabbet kuşu için hazırlanmış paket yemler cennet papağanınız için de uygundur ama sadece hazır yem beslenme için yeterli değildir. Her gün mutlaka taze meyve ve sebze verilerek vitamini bu şekilde almaları sağlanmalıdır. Meyvelerin tümü kabul edilir olmakla birlikte, yüksek su içerikleri nedeniyle isale sebebiyet vermemek için küçük miktarlarda sunulmalıdırlar.

Ayrıca meyve çekirdekleri toksik etki yapacağı için mutlaka ayıklanmalıdır. Günlük olarak verilebilecek karışım nijer, akdarı, keten tohumu, yulaf, mevsimine göre elma, muz, portakal, kayısı, şeftali, üzüm şeklinde olabilir. Sebzelerden yeşil ve kırmızı biber, brokoli, karahindiba, bezelye, kereviz, mısır, taze fasulye verilebilir. Erişkin bir cennet papağanına ek olarak fındık, fıstık (kabuksuz olarak), ceviz, pişmiş tavuk, yağsız ve tuzsuz peynir, yağsız yoğurt, pişmiş yumurta, pirinç, düşük şekerli düşük sodyumlu tahıl gevrekleri ve bunun gibi besinler verilebilir. Daha önce muhabbet kuşu konusunda değindiğimiz gibi toksik etkisi ile ölüme sebebiyet verebilen avokado, çikolata, elma çekirdeği asla verilmemelidir. Yağ ve tuz oranı yüksek besinlerden kesinlikle kaçınılmalıdır.

Ek olarak kafeslerinde mineral takviyesi sağlayıcı gaga taşı (mürekkep balığı kemiği) bulundurmak gereklidir.

Çiftleşme ve Üreme
Evde üretim için oldukça uygun papağanlardır.

Yavru almak istenildiğinde unutulmaması gereken en önemli husus aynı türleri birbiriyle çiftleştirmektir. Farklı türlerde cennet papağanlarının çiftleşmesinden %90 oranında ya sonuç alınamamakta, ya doğar doğmaz ölen yavrular elde edilmekte ya da sakat yavrular alınmaktadır. Bu hususa özellikle dikkat edilmesi gereklidir.

Erişkin cennet papağanları üreme dönemlerinde her zamankinden daha gürültücü ve sinirli olabilirler. Agresif tavırlar sergileyebilirler.

Üreme dönemlerinde aynı kafes içinde tek çift kuş olması daha uygundur. Yuvalık için uygun boyutlar 20x20x20 cm şeklindedir. Yuvayı cennetler kendileri hazırlayacaktır, siz talaş, kum, gazete kâğıdı vs. gibi maddelerle yuva hazırlamaya kalkışmayınız. Yuvayı hazırlayabilmeleri için kafeste boyasız kâğıt parçaları, kâğıt havlu, dallar, yuva ipi, saman, kuru ot ve banyoluk bulunmalıdır. (Banyoluk cennetlerin kâğıt parçalarını ıslatabilmesi için gereklidir. Ayrıca bu dönemde cennetlerin daha çok banyo yapmaya ihtiyaçları vardır). Çiftleşmeye hazır olan çift 4-5 gün içerisinde yuvalarını bu malzemeleri kullanarak hazırlar. Kafes dışında bulunmaya alışık kuşlar olsalar bile bu dönemde kafesin dışına çıkarılmamaları ve kafesin bulundukları odanın en sakin yerine taşınması cennetlerin rahat etmesi açısından uygun olacaktır.

Çiftleşme olduktan sonra dişi cennet 10 gün içinde hepsi birer gün arayla olmak üzere 4-8 yumurta yapar. Kuluçka 22 ila 30 gün kadar sürer. 5-6 günlük yumurta alınıp ışığa tutulduğunda döllenip döllenmediği anlaşılacak durumdadır (kuluçka süresince yumurtalara dokunmak çok doğru değildir ancak döllenip döllenmediğinden şüphe duyuluyors,a bir kaşık yardımıyla yumurta alınıp, kısa süre içinde incelenip tekrar yerine bırakılırsa bir sorun yaşama olasılığı en aza indirilmiş olur). Kuluçka döneminden sonra yavrular yumurta sırasına göre birer gün arayla çıkmaya başlarlar.

Tüysüz olarak yumurtadan çıkan yavrular, anne ve babasının ağızlarında onlar için hazırladığı sindirilmiş yiyeceklerle beslenirler. Bu nedenle kuluçka döneminde ve anne ile baba yavruları beslerken yumurta maması verilmesi faydalı olacaktır. Bu dönemde kafeste yukarıda değinilen taze meyve ve sebzeler günlük yemleri ile birlikte hazır bulundurulmalıdır. Yavrular doğduktan yaklaşık 1,5 ay sonrasına kadar yuvalıkta kalacaklardır. Bu süre içinde yuvalığı temizleme ihtiyacı duyulacaktır. Bunu yaparken yavrulara kesinlikle elle temas edilmemeli, bir kaşık yardımıyla yuvadan çıkarılmalı ve temizlik mümkün olduğunca çabuk halledilip tekrar yerlerine konulmalıdır. Yavruların ellenmemesinin nedeni ebeveynlerin bundan hoşlanmaması ve ellenmiş bir yavruyu yuvadan atabilme olasılıklarının olmasıdır.

Yavrular yuvadan 38-45 gün sonra çıkmaya başlarlar. Yuvadan çıktıklarında tamamen anne babadan bağımsız değildirler. Tamamen bağımsız hareket edebilmeye yuvalıktan çıktıktan yaklaşık 2 hafta sonra başlarlar.

Yavruların beslenmesinde ek olarak meyveli ve sebzeli konserve bebek mamalarını da kullanabilirsiniz. En azından bir yaşına gelene kadar çekirdek verilmemesi uygun olacaktır (çekirdek yavrularda çok daha hassas olan kursağı delerek ölümlere neden olabilir).

Bir cennet papağanının yavru olduğu tüylerinin matlığından ve gagasının siyahlığından anlaşılabilir (yavru cennet papağanlarının gagası erişkinlerininkinin renginde değil, koyu kahve-siyah arasıdır ve büyüdükçe renk açılır). Yavru cennetler çok çabuk büyür kilo alırlar ve de çok kısa bir sürede yetişkin boyutlarına ulaşırlar. Burada dikkat edilecek husus göğüs kısmının düzgün ve şeklini tam olarak tamamlamış olmasıdır. Omurga kemiği, göğsün merkezinde bulunmalı ama bir çıkıntı veya sertlik oluşturmamalıdır, ayak parmakları belirgin, şekilli ve kuvvetli, nefes alışı yavaş ve düzgün olmalıdır. Aksi bir durum kuşun sağlıksız veya hasta olduğunun göstergesidir.

PAPAGANLARI TANIYALIM

Papağan, papağansılar (Psittaciformes) takımını oluşturan kıvrık gagalı, etli ve kalın dilli, parlak tüylü, sıcak yerlerde yaşayan kuş türlerine verilen ad. Ayakları kısa ve ikisi önde, ikisi arkada olmak üzere dört parmağa sahiptir. Ön parmakların dipleri kısa bir zarla birbirine bağlıdır. Arkaya yönelik birinci ve dördüncü parmak geriden kavrar ve gaganın yardımı ile çeviklikle tırmanabilir. Tırmanma anında gagalarını üçüncü bir ayak gibi kullanma özelliklerinden dolayı en iyi tırmanıcı kuşlar olarak kabul edilirler.
Kalın ve kıvrık üst gaga hareketlidir. Alt gaga ise yiyecekleri kırmada tabla vazifesi görür. Dil, kalın ve etlidir. Aynı zamanda dokunma organı görevini de yapar.
Papağanların kanatları nispeten kısadır. Bununla beraber, Yeni Zelanda papağanı hariç hepsi iyi uçucudur. Genelde çift veya grup halinde çığlık çığlığa uçarlar. Avustralya'da yaşayan kakadular, binlerce fertten meydana gelen sürüler halinde seyahat ederler.
Beslenirken veya dinlenirken çok sakindirler. Yeşil renklileri o kadar iyi kamufle olur ki, çoğu zaman farkedilmezler. Tüyleri yeşil hakim olmak üzere kırmızı, mavi, sarı, beyaz ve siyah olabilir.Papağanın konuşma özellığı fazla olmasından , insanların dediğini tekrarlayan kuş türüdür.
Papağanlar tabii halde ağaçlarda yaşarlar. Ancak insan sesini ve melodileri ezberleyerek tekrarlama kabiliyetlerinden dolayı, birçok evde kafeslerde beslenirler. Kafeslerine çiğnemeleri için ağaç parçaları koymak faydalıdır. Yuvalarını ağaç kovuklarına, kaya yarıklarına yaparlar. Eşler birbirlerine bağlıdır. İri yapıda olanların dişileri yılda 2-3, küçükleri ise daha çok yumurta yaparlar.